Teknoloji ilerledikçe, sanki daha az konuşuyor, daha çok mesajlaşıyoruz. Gerçek paylaşımlarımız azalıyor. Makinalar çoğaldıkça, sanki sevgiye, içten bir gülümseyişe, dostça sarılmalara daha çok ihtiyaç duyuyoruz. Besinler hormonlaştıkça, rekabet hızlandıkça daha çok yürüyüşe, doğallığa ve temiz havaya ihtiyaç duyuyoruz.

Binaların yükselmesiyle iletişimlerimiz küçüldü. Çoğumuz aynı çatıyı paylaştığı apartmanda kimin oturduğunu bile bilmiyor. Önümüzden geçiyor komşularımız ve selam bile vermiyoruz. “Günaydın”, “merhaba”, “iyi akşamlar” demek çok mu zor? Neden? Çünkü odağımız değişti. Her şey maddiyat oldu. Para, başarı, statü… Herkesin derdi bir ev ve bir araba aliyim oldu. Aldı şimdi sıra daha iyisinde … Nedir bu s. Yarışı gerçekten anlamıyorum.

Tabiki kaliteli yaşam, güç, para malesef şu anki dönem için önemli fakat manevi değerlerimiz? Komşuluk ilişkilerimiz? Aslında en çok ihtiyaç duyduğumuz sevgi, güven, paylaşım? Enerjinizi en çok nereye akıttığınıza bakın. Gelecek, kira, kredi kartı, ödemeler…

Ya anın güzelliği, sahip olduklarınız…

Bazen şöyle düşünüyorum yakında herkesin evi olacak ama içinde yiyecek ekmeği olmayacak. Çünkü ev ve bina yapmaktan yeşilimiz ve besin kaynaklarımız yok oluyor.

Büyük balıklar küçük balığı yiye yiye küçük balık kalmayacak. O zaman büyük balık ne yiyecek? Kendini herhalde 🙂

Bir ara bende girdim bu yarışa. Deli gibi bir o seanstan diğerine girmekten, bir seminerden diğerine koşturmaktan bırakın komşularımı tanımayı ailemi bile aramaya fırsat bulamıyordum. Eve o kadar yorgun geliyorduk ki eşimle konuşacak kelime çıkmıyordu ağzımızdan. Bırakın sevişmeyi sarılacak derman bulamıyorduk kendimizde. Neden? Daha iyi bir yaşam, ayakkabı, çanta, ev, araba…

Şu anki halinden memnun değilsen bunlara ulaştığında, onlar seni nasıl doyuma ulaştıracak? Hep daha iyisi anladık da nereye kadar?

Yeni eve taşındığımızda karşı komşum “merhaba” “hoşgeldiniz” diye karşılamıştı bizi. Çok şaşırmıştım. Çok da hoşuma gitmişti. Bize geldiler çay, hoş sohbet. Sonra ne oldu? Hayatımızın kalabalıklığıyla, sorumluluklarıyla uğraşmaktan iletişimi koparttım. Ne zaman anladım biliyor musunuz komşu komşunun külüne muhtaçtırın değerini? Kuzey doğduğu zaman.

Benim en değerli öğretmenim canım oğlum. Bana yeniden özüme dönmemi, kendimi dinlemeyi, meditasyon yapabilmeyi, korkularımın ötesine geçebilmeyi, halının altına ittiklerimle yüzleşmemi sağladı. Yeni bir Tuba yarattı sanki. Daha güçlü, daha yeni, enerjik, canlı, yaratıcı, özgün, sağlıklı, ayakları yere basan, attığı adımları sağlam atabilen, kendine dibine kadar güvenen ve en önemlisi yapması gerekeni yapıp akışa bırakabilen bir Tuba. Manevi değerlerine sahip çıkan bir Tuba.

Bu çok kolay olmadı tabi ilk aylar kabus gibiydi. ‘Haydi sıkıysa kaç’ dedi Kuzey. Her zorlukla karşılaştığında kaçan Tuba ne yaptı? Kaçmadı yüzleşti. Yardım alabilmeyi öğrendi. İçinde kabul etmediği, bastırdığı tüm duyguları bütünledi. Komşu teyzeyle daha çok vakit geçirir oldu. Daha çok paylaştı.

Komşuluk önemlidir. İnsanlara değer vermeyi ve yardımlaşmayı öğretir. Komşu teyze Kuzey’e baktı anne seans yaptı. Komşu teyze Kuzey’e baktı anne yemek yaptı. Komşu teyze Kuzey’i gezdirdi. Anne kitap yazdı. Evde soğan bitti komşu teyze getirdi. Komşu teyzede domates kalmadı anne domates verdi. Birlikte pazara çıktılar, alış veriş yaptılar, sırları paylaştılar, hediyeler verdiler, nefes yaptılar, en önemlisi de birbirlerine değer verdiler.

Sağol komşu teyze Gerçek Zenginliğin ne olduğunu öğrettin bana.

Şu anda kendimi yaydan çıkmış bir ok gibi hissediyorum. Fırlatmak için önce geriye çekmek lazım ya oku. Ben de böyle bir süreçten geçtim. Yanımda olan herkese minnettarım. Annem, kayınvalidem, bir tanecik eşim, iki babam, kardeşim, özlemim ve daha sayamadıklarım…