Merhaba. Bu haftanın konusunu cesaret olarak seçtim. Hayat cesurları sever ve onların yanındadır her zaman. Çünkü hayat yalnızca eyleme cevap verir. Cesaret sorumluluk almak ister, denemeni, her koşulda ilerlemeni ister. Evet ister ama biz denemekten neden bu kadar korkuyoruz? Hata yapmaktan mı, belki başarısız olmaktan, belki de kaybetmekten ya da bilinmeyenden. Yarının ne olacağını nereden bilebiliriz ki? Osho bilinmeyenin getirdiği o sonsuz keyfi yaşamak, bilinmeyene duymaya başladığın heyecan seni güçlü yapar. Zekanı keskinleştirir. Bütünlüğe ulaşmanı sağlar. Bilinmeyen hayat yolculuğunda bir maceradır ve bu maceraya kendini bıraktığında ancak korku kaybolur ve yerine teslimiyet gelir.

Peki denemekten neden bu kadar korkuyoruz? Çünkü bize küçükken hata yapmamak öğretildi. Hata yapmaktan başarısız olmaktan o kadar korkutuldu ki bu sefer bilinçaltı büyük bir köşesine ” en iyisi bir şey yapmamak” düşüncesini kodlamak zorunda kaldı. Böylece çoğu kişi bir kayaya dönüştü ve bu nesilden nesile aktarıldı. Zihin sürekli izleri takip etmek ister. Güvenlik alanından çıkmak istemez. Hep gittiği yoldan gitmek ister. Peki bu bizi mutlu ediyor mu? Benliğini özünü yaşamak istemiyor musun? Yada gücünün farkına varmayı.

O zaman denemeden nasıl bilebiliriz nerede eksik olduğumuzu? Denemeden nasıl başarıya giden yolun haritasını çıkarabiliriz. Denemeden nasıl başarının hazzına varabiliriz. Düşmeden yürümeyi öğrenmek mümkün değildir. Minik oğlumun masal kitabından bununla ilgili bir hikaye paylaşmak istiyorum sizlerle.

Kim Cesur?

Bir padişah kendisine baş vezir seçecekmiş. Fakat hangi veziri seçeceğine karar veremiyormuş. En iyisi ben onları bir deneyim. O zaman en doğru kararı vermiş olurum diye içinden geçirmiş.

Bu padişah kocaman bir kapı yaptırmış. Sonra vezirlerini bu kapının önüne çağırmış.

– Sizler, hepiniz çok akıllısınız. Hem de çok cesursunuz. Merak ediyorum bu kapıyı kim açacak?

Vezirler kapıya bakmışlar ve ne yapacaklarını bilememişler. Çünkü kapı kocamanmış. Steik çk da sağlam görünüyormuş. Birinci vezir dudaklarını bükerek, “Ben bu kapıyı nasıl açarım,” demiş.

Diğeri biraz yaklaşmış “Yok yok demiş. Bu kapı çok büyük” demiş.

Bir diğeri “Aaaa hayatımda bu kadar büyük bir kapı görmedim” demiş. Sonuç olarak hepsi bir yorum yapmış ve hiçbiri denememiş. İçlerinden en küçük olanı saygıyla beklemiş. Şimdi sıra ondaymış. Yavaşça kapıya yaklaşmış. Önce kapıyı yoklamış. Sonra büyüklüğüne bakmış. En sonunda var gücüyle kapıya yüklenmiş. Bir de ne görsün kapı sonuna kadar açılmasın mı? Meğersem kapı kilitli değilmiş. Onu açmak için yalnızca DENEMEK gerekiyormuş. Padişah bu cesareti gösteren vezire;

” Aferin. Kimse kapıya yaklaşmadı bile. Sen ise denedin ve başardın. Seni baş vezir seçiyorum” demiş.

Şimdi kendine sor:

Ne istiyorsun? -Bu deneyim için ilk adımın ne olmalı? -Seni denemekten alıkoyan bir inanç kalıbın var mı? – Bu düşünceye rağmen ilerlemek için ihtiyacın olan desteklerin neler olabilir?