Ne yazık ki genel olarak çoğu gelinin kayınvalidesiyle anlaşabildiğini söyleyemeyeceğim. Bizler yaşadığımız deneyimler sonucunda düşünce ve inanç sistemleri geliştirir ve bu inanç sistemlerini hafızamıza yerleştiririz. Bilinçaltımızda gizli olan tüm bu inançlar hayatımızı yönetmeye hatta sözde bizi korumaya ve kollamaya başlar. Bu nedenle karşı tarafla yaşayacağımız her yeni deneyimde bilinçaltı aynı olumsuz sinyalleri gönderdiğinden sonuç hep hüsrandır.

Kayınvalidem beni sevmiyor, beni kıskanıyor, beni anlamıyor, arkamdan iş çeviriyor, eşimle aramı açmaya çalışıyor, eşimi bana karşı dolduruyor… Ve yüzlercesi

Gelinim bana saygı göstermiyor, oğlumu benden uzaklaştırıyor, onun için yaptıklarımı görmüyor, hiç yardımcı olmuyor, halimi hatırımı sormuyor… Ve yüzlercesi

Size soruyorum sürekli karşı taraf için “beni sevmiyor” sinyalini vererek;

1. Nasıl bir tepki veriyorsunuz?

2. Bu düşünceyle siz onu sevebiliyor musunuz?

Peki yaşam tek bir olasılıktan, tek bir düşünceden, tek bir duygudan mı ibaret?

Kuantum fiziğine baktığımızda bize anlatılmaya çalışılan şey: hayat tek bir olasılıktan ibaret değildir.Öyleyse birden fazla olasılığımız varken amacımız haklı mı çıkmak yoksa mutlu olmak?

Sağlıklı bir iletişim gerçek bir dinleyişten geçer. Bakın empati kurmaktan, olaya yorum katmaktan bahsetmiyorum. GERÇEK BİR DİNLEYİŞTEN bahsediyorum.

“Dinleyen susuz ve arayıcı olursa vazeden ölü bile olsa söyler.”

“Ey şaşı; bunları can kulağıyla dinle, gözüne kulak yoluyla ilaç ver.”

“Senin bu dinleyişin ona bir nefes yolu oldu mu gönül yurdunda o acı duman azalır.” Mesnevi

Aslında tüm ilişkilerde haklı çıkma güçlü olma savaşı ve suçlama devam ettikçe; kulaklarımız sağırlaşıyor ve kalbimize bir perde iniyor.

Gerçek sevgiyi veremediğimizde alamıyoruz.

Gerçekten dinlemediğimiz için anlaşılamıyoruz.

Gerçekten paylaşmadığımız için düşünceyle, yorumla ve kurguyla gerçeği göremiyoruz.

Hiçbir ilişki bir güç savaşı değildir. Eğer bir ilişkiyi savaşa dönüştürürsen hep bir kazanan ve kaybeden olur. Aslında kazananan da ne kadar kazanmış sayılsa da bu savaşı kaybetmiş sayılır. Çünkü ilişki kurmayı başaramamıştır. İlişki her zaman kazan kazan olmalıdır. Bu gerçek bir kazançtır. Sağlıklı bir iletişimde karşı tarafı kalbin kulağıyla dinlemek çok önemlidir.

Çünkü onun konuşmasına izin verdiğinde;

Kattığın yorum gerçek değil. Kattığın duygu gerçek değil.

Hayatta ve gerçekte vermek ve almak birdir. O yüzden karşı tarafa ne verdiğinize bakın.

Şimdi sizlerle bir hikaye paylaşmak istiyorum.

Uzun yıllar önce Çin’de genç bir delikanlı Lili adlı bir kızla evlenir. Kocası ve kayınvalidesi birlikte yaşamaya başlarlar. İkisinin de kişiliği tamamen farklıdır. Bu yüzden sık sık kavga eder ve tartışırlar. Çin geleneklere göre bu hoş bir davranış değildir ve bu yüzden çevrenin de tepkisini almaya başlarlar. Bu delikanlı için cehennem haline gelmiştir. Bir şeyler yapması gerektiğini anlayan kız babasının arkadaşı olan baharatçıya gider ve derdini anlatır. Yaşlı adam vitaminlerle hazırladığı karışımı kıza verir ve bunu 3 ay boyunca kayınvalide ver. Yemeklerine az koy ki anlaşılmasın. 3 ay sonra bu karışım onu öldürecek der. Fakat bunu yaparken ona çok iyi davranman gerekecek diye ekler. Bir süre sonra kız kayınvalidesine iyi davranmaya başladıkça kayınvalidesi de ona iyi davranmaya başlar. Evde barış rüzgarları esmeye başlamıştır. Kız yaptığından pişmanlık duyarak baharatçıya gider ve onun ölmesini istemiyorum der. Baharatçı gülümser ve merak etme verdiklerim sadece vitaminlerdi. Sen onu sadece güçlendirdin. Zehir senin zihnindeydi. Sen bu zehri akıttıkça ve davranışlarını değiştirdikçe, zehrin yerini sevgi aldı.

Bu hikaye bence tüm yazıyı özetliyor. Şimdi birkaç soruyla yazımı bitirmek istiyorum ve bunu tüm ilişkiler için soruyorum.

Karşı tarafı suçlarken hiç kendimize bakıyor muyuz?

Karşı tarafa karşı oluşturduğumuz duygular, düşünceler ve davranışlar neler?

Karşı tarafı gerçekten DİNLİYOR MUYUZ?