Ne kadar çabuk geçiyor değil mi yıllar? Nerede o eski dostlar, hoş sohbetler, bol kahkahalar? Unutulmaz okey masaları Doğum günü partileri, sabah yürüyüşleri, akşam buluşmaları. Masadan her yıl azalıyor eski dostlar. Her birimiz savrulduk yaşam mücadelesinde. Kendimizi, özümüzü, nelerden hoşlandığımızı unuttuk belki de. Aşırı rekabet, hızlı tüketim, hızla gelişen teknoloji, maddi arayışlar artarken aramalar, buluşmalar, maneviyatlarımız azaldı. Sanki her şeyimiz iş oldu. Para oldu, statü oldu, etiket oldu..

Eski yılbaşılarını hatırlıyorum da bir araya gelirdik kaç kişi olduğumuzu sayamazdım. Uzun, ucu sivri, uçları renkli şapkalar takardık. Ağzımızda düdükler. 10′ dan geriye doğru sayar onları üflerdik. Koklayarak sarılırdık birbirimize. Göbek atmayanı döverdik Tombala oynardık mutlaka. Ne güzeldi yeni yıllar.

Her yeni bir yıl yeni bir başlangıç, hayaller, hedefler, planlar, umutlar, beklentiler. Her yeni bir yıl yeni bir ben, yeni bir arayış. Fakat çoğu kişi için yeni bir yıl kendimiz için yaşayamadan, farkına varamadan, zevk alamadan geçen bir yıla veda. “İnsanlar yaşlarını, arkalarında bıraktıkları yıllarla değil, anlamlı yaşadıklarıyla ölçmeli.”

Kaçımız hayatını anlamlı yaşıyor, aldığı her nefese, sağlıkla atan bir kalbe, var olan güzellikleri görebildiğine şükredebiliyor?

Kaçımız sahip olduklarımızın kıymetini biliyor?

Enerjisini gidene değil de şu an sahip olduğuna aktarıyor?

Çoğu kişi için hiç kolay olmadı 2014. Deneyimlerin, sınavların yaşandığı bir yıldı. Belki de hep aynı döngüyü yaşadık çoğumuz. Bu nedenle her sene yeni bir yıla girerken yazar dururuz maddeler halinde niyetlerimizi. Şimdi daha iyi anlıyorum kafamda binlerce soru, endişe, plan program, korku varken ve ben sürekli aynı bensem, geçmişimle yaşıyorsam yaşayacağım şey nasıl değişsin?

Karmam nasıl silinsin?

Zihindeki düşünceler değişmeden, eski davranış modelinin yerini yenisi almadan, sorumluluğu bir başkasının ellerine vererek ne yazık ki yaşam değişmiyor. Aynı döngüye devam. Bu yüzden de yeni yıl niyetleri işe yaramıyor.

Rehber sordu: Seni buraya getiren şey ne?

Bülbül: Korkuyorum dedi?

Rehber: Seni korkutan şey ne?

Bülbül: Muhtaç kalmaktan korkuyorum dedi.

Rehber: Sana göre kimler muhtaç?

Bülbül: Hayattan elini eteğini çekenler, hiçbir arzusu, hedefi olmayanlar, kendini güçsüz hissedenler. Sürekli yardım dileyenler.

Rehber: Hiç böyle bir deneyim yaşadın mı?

Bülbül: Şu anda yaşadığım şey bu. Hayattan zevk almıyorum, kendimi çok güçsüz hissediyorum. Borç batağındayım.

Rehber: Daha önce bu deneyimi yaşayan kimdi?

Bülbül: Önce bir yutkundu. Bakışları aşağı doğru kaydı. Sonra gözyaşlarını tutamadı. Babam dedi. Hiçbir zaman kendi sorumluluğunu almadı. Gerçeklerden sürekli kaçtı. İflas etti. Yıllarca borç içinde yüzdük. Hep birlerine gebe kaldık.

Rehber: Nasıl davransın isterdin?

Bülbül: Güçlü olsun isterdim.

Rehber: Sence güç ne?

Bülbül: Ayağa kalkmak, yol almak, sorumluluğu almak.

Rehber: Seni ne tutuyor?

Bülbül: İçimdeki öfke.

Rehber bülbülün gözlerini kapatırdı ve sözlerini tekrar ettirdi. Sevgili babacım seni ve kendimi bağışlıyorum. Sana ve senin döngüne saygı duyuyorum. Şimdi ben kendi deneyimlerimi özgürce yaşamak için seni serbest bırakıyorum. Güçsüz olan tarafıma tutunmayı bırakıyorum. Yalnızca kendi sorumluluğumu alacağıma söz veriyorum.

Rehber: Şimdi yapman gereken şey ne?

Bülbül gözlerini açtı ve dedi ki kendi deneyimi yaşamak. Sorumluluğumu almak. KENDİ GÜCÜME İNANMAK ve Bağışlamak.

Bu hikayeyi neden anlattım diye sorarsanız yeni bir yıla girerken, yeni deneyimleri özgürce yaşayabilmek için size bir rehber olmasını istedim.

Ne yazık ki geçmişi serbest bırakmadan, yeni deneyimler yaşanmıyor. İnsan hep en çok korktuğu şeyle sınanıyor.

Ben öğrendim. Hayattaki en önemli şeyin “seni seviyorum” diyebilmek ve bu kutsal sözcüğü duyabilmek olduğunu,

Var olanı sevmeden mutlu olmanın imkansızlığını,

Gücün parayla ilgili olmadığını,

Başarının yalnızca kendi sorumluluğunu alabilmekle ilgili olduğunu,

Kabulün ve bolluğun sahip olduklarına şükredebilmekten geçtiğini,

Ne kadar değerli ve özümde her şeye sahip olduğumu,

Önce ben demeyi ve kendi hakkımı yedirmemeyi,

Verdikçe zenginleşildiğini, Güzel bir hayat için, hayattaki her şeyin bir DENGE olduğunu hatırlamayı,

Huzurun dıştan içe değilde, içten dışa aktığını,

Kimseye gereğinden fazla değer ve anlam yüklememeyi,

Kendimi kırdırmamayı, kendi hakkımı yedirmemeyi, gerektiğinde hayır diyebilmeyi,

Aşkın tüm anlamların, kavramların ötesinde olduğunu,

En derin tartışmada bile gerçek sevginin öylece durduğunu,

Acele etmeden, işaretleri izleyerek içimdeki sesi dinlemeyi,

En önemlisi de asla VAZGECMEMEYİ …

Hala da öğreniyorum. Hayat beni sürekli eksik olduğum, korktuğum yanlarımla sınıyor. Bunların en başında ise sabır geliyor. Teslimiyet geliyor. Bir başkasına güvenmek geliyor. Bu yıl için sayfalarca niyette bulunmayacağım.

Sadece niyet ettim teslim olmaya. Yapmam gereken şeyin kulağımda fısıldanmasına. Hiçbir plan programda yapmıyorum. Bir şeyi değiştirmeye de çalışmıyorum. Sadece niyet ettim yaşayacağım şeyi farkına vararak yaşamaya. Deneyimlerimin içinden özgürce geçebilmeye.

Ama sizin için güzel niyetlerim var. Facede gördüm bayıldım. Yazanın ellerine sağlık.

2015′ te

Gülmekten yanakların çatlasın..

Paranı koyacak cüzdan bulama…

Bankalar “yatırım” hesabın için telefonlarda kalsın…

Sağlık bedeninden aksın…

Aşk kalbini patlatsın…

Sen ışıl ışıl ol, herkes peşinde dolaşsın…

Başarıların dillerde dolaşsın…..

Yastığa koyduğun kafanda “huzura” daha fazla yer kalsın….

Ve her gece “iyi ki bunları yaptım,”

“iyi ki bunları yaşadım” diyerek uyu…

Yaşadıklarından ne öğrendiğini fark ederek., büyüyerek, yaşadığın her şeyden ve herkesten özgürleşerek…

YALNIZCA kendin olarak… Kendin için yaşayarak…

Her sabah sevinçle uyan. Daima ileriye bakarak.

Her daim aşkla