Sana öyle uzaktan baktım. Kendi yansımama, korkularıma, sevgime, huzuruma, özgürlüğüme ve aşka… Hepsi sende de vardı. Çünkü ben sendim sen ise ben. Tüm duygular orada vardı. Hepsi bir arada nasıl olur dedim kendi kendime. Ve sonra içimdeki sesi dinledim. Sen her şeysin dedi. Sadece dinle, izle. Akışa güven. Çünkü Tanrı’nın senin için çok güzel planları var dedi. Derin bir nefes çektim içime, rahatladım. O an karar verdim. Hayata ve kendime güvenecektim. Her zaman aşkın ve yüreğimin götürdüğü yere doğru gidecektim bu yolculukta. Sadece içimden geleni yapacaktım. Korkmadan, özgürce, mantığa takılmadan sevgiyi izleyecektim. Sevginin olduğu yerde kalacaktım. Her ne olursa olsun pes etmeden. Çünkü Tanrı’nın her zaman ve her yerde benimle birlikte olduğunu, desteklediğini, yardım ettiğini biliyordum.

Sonra başımı kaldırdım ve yine sana öylece uzaktan baktım. Bu sefer içindeki coşkuyu gördüm. İçindeki sevgiyi ve çocuğu gördüm. Gülümsedim ama sen beni görmedin. Belki de gördün. Ben içindeki çocuğa gülümsedim.

Sonra herkese baktım ve kendimi gördüm. Herkesin içinde kendimi. Kimi dans ediyordu, kimi mutluydu, kimi öfkeliydi, kimi hırslı. Hepsi bendim aslında. O an BİR’liği gördüm. Tanrı’yı gördüm. Hepimizin mükemmeliğini ve O’nun bir parçası olduğumuzu gördüm. Tek bir zerre kalmayana kadar her şeyi temizledim. Affettim, özgür bıraktım. Kendimi, onları, bunları, sistemi. Sonrasında bir ışık sürekli tepemde, her yerde ve her zaman var olan bir ışık. Bu İlahi Aşk’ın ışığı olmalıydı. Anda kaldığında parıldayan.

Yüzümde kocaman bir gülümseme durduramadığım, müzip bakışlarım engel olamadığım ve içimdeki çocuğun kıpırdanması gibi bir şey. İşte birlik bu olmalıydı. Ben her şeyim diyebilmekti. Ben bunu gördüm. İçimde var olan gerçeğin dışarı yansımasını gördüm.

Sakın sormayın bana nasıl oldu diye. Çünkü bunu kelimelere dökmem imkansız. Tek bildiğim her şeyin bir olduğudur.