Farkında olmadan yapmış olduğunuz davranışlardan sonra, ağzınızdan çıkan kelimelerin ardından “yanlıştı”, “hata yaptım ben” diye egosal anlamda yorumladığınız kendi gerçekleriniz, belki de başkalarının dönüşümünü ve gelişimini sağlayan gerçeklerdir. Hayat devam ediyor ve bugün biz insanoğlu dün için, hatta 20 yıl öncesi için bile hala bana yanlış yaptıbana öyle dememeliydibana bunu nasıl yapar? Yanımda olmalıydı, bana yaptıklarım için değer vermeliydi, sözünde durmalıydı, saygı göstermeliydi diye di’li geçmiş yaşamlarda yaşarsanız kendinize ne yapmış oluyorsunuz? Bir şeyleri değiştirmiş mi oluyorsunuz? Kendinizi sevmiş mi oluyorsunuz? Yoksa başkalarını gerçekten sevdiğinizi mi zannediyorsunuz? Yoksa içinizde öfke biriktirip negatif yüklenip, negatif düşüncelerle hayatınıza yine negatifliğimi çekiyorsunuz?

Allah’ım bugün benim için yaratılmış milyonlarca olasılıklarımdan en güzellerini seçiyorum diyerek günüme başlıyorum. Allah’ım güzel olan ne? Bilmiyorum bana bunu göster. Allah’ım huzur ne bilmiyorum bana bunu göster. Allah’ım sevgi ne demek bilmiyorum bunu bana göster. Bunu da bilmiyorum. Allah’ım bolluk ne demek bana göster bunu da bilmiyorum. İşte koşulsuzluk budur. Bir kelimeye, cümleye, olana bitene anlamlar yüklememektir. Çünkü sevgi, bolluk, huzur belki de bizim sınırlamalarımızdan çok daha yüce bir olgudur.

Egomuza ait bakış açılarına saplanıp kaldıysanız ve düşüncelerinizi gerçekle karıştırıyorsanız; olan gerçekleri kabul etmeyip, yaşanılan olaylarla savaşıyorsanız; yani koşullu bir bakış açınız varsa, hayatı sadece kendi filtrenizden algılıyorsanız koşulsuz sevebilir misiniz?

Koşulsuz bir sevgiyi tanıyabilir misiniz?

Kafanızda hepinizin hemen her şeyle, herkesle ilgili düşünceleri, yorumları var değil mi? Peki bu düşünceleri bize Allah’ın verdiği inanılmaz araçla, zihninizle sorguluyor musunuz yoksa olduğu gibi kabul mü ediyorsunuz?Mutsuzluğun, huzursuzluğun sadece düşüncelerimizden kaynaklanıyor olduğunu biliyor musunuz?

Bir anne çocuğuna bağırdığında onu sevmiyor ya da anlamıyor mu oluyor? ya da bir kardeş, ya da bir arkadaş, ya da bir öğretmen, ya da bir abla… Sadece tarzlar ve kişilikler var. Eğer her kes size istediğiniz gibi davranıyor olsaydı nasıl bir tekamül ve ya dönüşüm olurdu hiç düşündünüz mü? Bu hayatta anladığım en önemli dönüşüm KABULLENMEK ve SUÇLAMAYI BIRAKMAKTIR. Duygunun ötesine geçebilmektir. O an kişi ya da olay koşulsuz bir sevgiye dönüşür. Eğer koşulsuz bir sevgiyi yaşamak istiyorsanız, yapmanız gereken en önemli şey yorumların ve tanımların ötesine geçmektir. Yani onlara tutunmayı bırakmaktır. Bunu da başarabilmeniz için yukarıda yazdığım gibi kişiyi ya da olayı kabul edip, kendinize “bunu bir daha yaşamamk için nasıl davranmalıyım?” diyebilmenizdir.

Yaşadığınız her şey içinizin dışarıya yansımasıdır. Ne kadar koşulunuz varsa düşüncelerinizde dışarıya yansıyan o derece koşuldur. Ne kadar öfke varsa içinizde dışarıya yansıyan da o derece öfkedir. Ne kadar olumsuz düşünce varsa zihninizde dışarı yansıyan da o derece olumsuz olay ve insan topluluğudur. Her şeyin içimizde olduğunu unutuyoruz. Aslında yaşadığınız her şey iç dünyanızın bir yansıması. Sorun, negatif düşünceleriniz, kendinize göre kurguladığınız tanımlarınız ve aldığınız kısıtlayıcı nefestir. .

Koşulsuz sevgiyi hissetmenizi, yaşamanızı, birlik ve beraberlik içerisinde olmanızı engelleyen ?’Koşullu bakış açısı’ ancak zihninizde koşullar, kesin kalıplar varsa mümkün.. Yıllardır kafaları “tarifler” le dolu, sevgiye ve her şeye anlamlar yükleyen zihinlerle dolu, her şeyi bilen ve ustaca tarif eden kişilerin kendilerini derin mutsuzluklara, acılara sürüklediklerine şahit oluyorum. Oysa tek bir soru yeterli. Bu düşüncelerim doğru mu? Emin miyim?

Haritada gördüğünüz bir şehir resmi nasıl ki şehrin kendisi değilse, sizin o şehirle ilgili düşünceleriniz, duygularınız ve deneyimlerimizde şehrin kendisi değildir. Örneğin İzmir birçok insan için mükemmel bir şehirse benim için belli bir dönem değildi. Çünkü İzmir’de geçirdiğim günleri ben hep sınava hazırlanan, stresli bir genç kız olarak hatırlıyorum. Tabi ki bu benim düşüncem ve deneyimim. Sonuç olarak İzmir şehri İzmir şehri. Ama o şehre yüklenen her tanım, bizim düşüncemiz, yaşadıklarımız ve yorumumuz.

Şimdi koşulsuz sevgiye bakalım. Sevgiye bir tanım, bir yorum yapar isek o kimin sevgisi oluyor. Tabi ki yorum yapanın. Oysaki “koşulsuz bir sevgi” nin bir tanımı yoktur. Koşulsuz sevgi budur, şudur, bu olduysa sevgi yoktur, şöyle bir davranış sevecen değildir, sevgi öyledir, böyledir? diyemeyiz. Çünkü tanımlanan her şey bir kalıbın içindedir ve sınırı vardır.

İster sevgi olsun, ister korku ne kadar tarif edersek edelim ne kadar anlamlar yüklersek yükleyelim bu tarifler zihnimizde ve zihin her zaman sorgulanabilir. Yaşanılan her şey sorgulanabilir. Düşünceler, davranışlar, tanımlar. Hayattaki her şey sorgulanabilir. Ve emin olmadığınız hiçbir şey GERÇEK değildir. Gerçek olan bir yaprağın yeşil olduğu ve ya sarı olduğudur. Önünüzde duran bilgisayar, varsa masanın üzerinde duran kağıt, kalem, bardak. Gerçek olan o an duyduğunuz, gördüğünüz, tattığınızdır.

Şimdi sevginin tariflerine bir bakalım. Sevgi affetmektir. Doğru mu? Sevgi şefkattir. Doğru mu? Sevgi bir insana iyi davranmaktır. Doğru mu? Sevgi zerafettir. Doğru mu? Sevgi varsa kavga yoktur. Doğru mu? Sevgi vericidir. Doğru mu? Emin misiniz? Sizce koşulsuz bir sevginin tarifi olabilir mi?

Koşulsuz sevgiyi sorguladığınızda, bir tanımın içine yerleştirdiğinizde gerçekliğini ve koşulsuzluğunu kaybeder. Çünkü sevgiyi gösteriş şekli kişiden kişiye değişir. Sevgi her yerde ve her zaman var olandır. Peki bunu göremeyen kim?