Elinde iki resim vardı.

1. Resimde Yürüyen bir fil, ayağına bağlanmış ipe rağmen, yürümeyi deneyerek ipi kopartmış.

2.Resimde Duran bir fil, ayağına bağlı iple öylece duruyormuş.

Mira, zeki, entellektüel, yaratıcı, sıradışı, sezgileri çok kuvvetli bir genç kızdı. Başak sarısı, kıvır kıvır saçları vardı, beline doğru yol alan. Ela gözleri vardı anlamlı bakan. İkinci resmi tanınmış bir yazar olan Jorge Buday’ın kitabının kapağında ilk gördüğünde;

Mira: Neden bağlı duruyor koskoca fil? Hâlbuki yürüse o ip kopacak çok kolay bir şekilde.

Rehber: Sirk için gösteride kullanılacak olan file küçükken kaçmasın diye ayağına bir ip bağlanırmış. Gösteri için ayağındaki ip çıkarılır, bitiminde ise ayağına tekrar bağlanırmış. Fil büyümüş ama yürümeyi hiç denememiş. Çünkü küçükken başaramadığı için yürümeyi, tekrardan yürüyemeyeceğini sanırmış.

Hayat yolculuğu da böyle değil mi? Bu yolculukta ya yürürsün ya da yürüyenleri durup seyredersin.

Sen hangisini seçenlerdensin?

Yukarıdaki fil yürümeyi seçmiş. Gücünün farkında olan fil, kaçmasın diye küçük bir çocukken ayağına bağlanan ipi çözmüş. Nasıl mı? Sadece yürümeyi tekrar deneyerek…

Diğer filde çocuk kalmayı seçmiş. Bebekken kaçmasın diye sözde onu korumak için ayağına bağlanan ipe tutunmuş. Gücü onu kopartmaya yetse de o durmayı seçmiş. İnanmamış onu koparabileceğine. Hiç denememiş ki yürümeyi ipi koparsın. Ne kadar güçlü olduğuna hiç bakmamış ki ipin güçsüzlüğünü görsün.

Belki sende satın aldın o iplerden. İnandın sözde seni korumak için tüm kurallara, kalıplara, yargılara. Yürümemek için bağladın bileklerine o ipleri. Fakat o iplere (korkularına) tutunmaya devam ettikçe, görmüyor musun yürüyemiyorsun? Gücünün, değerinin, yeteneklerinin hiçbir zaman farkına varamıyorsun.

Yürü! İplerine rağmen yürü.

Çünkü sen, o ipten çoooook daha fazlasısın.